7 Ekim 2018 Pazar

Yapay Beyin Yaratma Projesi (Yapay Zeka ve Frankenstein Deneyi)

Diğer adıyla "Blue Brain Project"

Beynin, biz insanların şimdiye kadar karşılaştığı en karmaşık organ/yapı olduğu düşünülüyor ve işin komik yani, bu karmaşıklığı düşünürken yine aynı beyni kullanılıyoruz. Bu kısır döngünün içinden çıkabilmenin bir yolu insan beynini silikon tabanlı bir ortamda simüle etmek olabilir, böylece bu yapıya dışarıdan bakabilir, nasıl çalıştığına dair yeni fikirler ortaya atabiliriz. Tabi bir beynin (ya da şimdilik bir kısmının) simülasyonunu yaratmak için tek sebep bu değil: Acaba böylesi bir simülasyon, doğru şekilde yapıldığında, bilinçli ya da yarı-bilinçli (yarı: quasi anlamında) bir şeyin yaratımına önayak olabilir mi? Bu soruları artık daha sık duymaya başlayabiliriz, çünkü bir farenin beyninin bir kısmı BlueGene L süperbilgisayarında modellenmiş bulunuyor.
Ayrıca yapay beyini bir kenara bırakıp şuan doğal ve evrimsel süreçlerle gelişmiş olan kendi beynimizle alakalı bilgi edinmek isterseniz bkz:


Nevada Üniversitesi’nde konuşlanmış bilim insanlarının yaptığı bu araştırmada yaklaşık olarak 8 milyon sinir hücresi, 6300 kadar da sinaps, gerçek bir fare beyninde 1 saniyeye denk gelecek kadar süre boyunca (gerçekte 10 saniye sürmüş) simüle edilmiş. Araştırmacılar gerçek bir beyinde gördükleri fiziksel durumların bazılarını gözlediklerini bildirmişler.

8 milyon sinir hücresi, ortalama bir fare beyninde bulunan hücre sayısının yaklaşık olarak yarısı ve buna ek olarak her bir hücrenin 8 bine kadar sinaps yaptığı biliniyor. Ayrıca, beyin sadece bir hücre kümesi değil, kendi içinde yapısal farklılıkları bulunan, 3-boyutlu bir organ. Ancak araştırmacılar da bunun farkında ve gelecekte daha iyi deneyler yapmak için laboratuvarlarına çoktan dönmüş durumdalar.

Doğal olarak, bir de şunu soruyoruz: acaba bir insan beyni de simüle edilebilir mi? Ve öğreniyoruz ki EPFL (Ecole Polytechnique Federale de Lausanne) ve IBM çoktan bu iş için bir işbirliği içine girmişler ve Blue Brain Project’i hayata geçirmişler. Bu projenin de çok iyi gittiğini okuyor ve heyecanlanıyoruz.

Mavi Beyin Projesine Giriş: Sayısal Kedi Beyni

Bilim insanları 144 terabaytlık RAM kullanarak kedinin 1 milyar nöron ve 10 trilyon sinapstan oluşan beyin zarının benzetimini yapmayı başardılar. Kedilerin kendini beğenmişlikleri hâlâ bir sır perdesi olarak duruyor ama bilim insanları 144 terabaytlık işleyen belleği sayısal kedi beynine çevirebilecek bir süper bilgisayarla kedi beyninin benzetimini yaparak bu sır perdesini aralayabilir.

IBM ve Stanford Üniversitesi’nden araştırmacılar, bir kedinin beyin zarını Mavi Gen (Blue Gene) isimli dünyanın en güçlü dördüncü süper bilgisayarını kullanarak modellediler. Bu araştırmacılar 2007′de fare beyninin tümünü ve yıl içinde de insan beyin zarının %1'inin benzetmelerini yapmışlardı.

Sayısal kedi beyni, gerçek kedi beyninden yaklaşık 100 kat daha yavaş çalışıyor. Fakat Mavi Madde (Blue Matter) adını verdikleri yeni bir algoritma sayesinde IBM araştırmacıları, insan beynindeki zar ve zarın altındaki bağlantıların şemasını çıkarabildiler. Bu bilgilerin ışığında 1 milyon beyin hücresi ve 10 trilyon nöron arasındaki bağ olan sinapslardan oluşan kedi beyin zarının benzetimini yaptılar.
İsviçreli bilim insanlarından oluşan başka bir grup da IBM’in süper bilgisayarını kendi projeleri olan sayısal fare beyninin nöronlarının kendi kendine nörolojik özellikler edinmeye başladığı Mavi Beyin Projesi” için kullandılar. Grup, yakında insan beynini de taklit edebilmeyi umuyor.

Stanford Üniversitesi’nden diğer bir özgün adım ise insan beyninin darmadağınık, düzensiz yapısını “Neurogrid”dedikleri ufak bir aletle oluşturmaya çalışmalarıyla atılıyor. Neurogrid, alışılmış süper bilgisayarların aksine insan beyninin kullandığı kadar az enerjiyle çalışabilecek.

Yapay Beyin Projesi Ne Zamana Kadar Tamamlanabilir?

Teknolojinin hızına erişmek mümkün değil. Daha 20 yıl öncesinde bugünkü cihazların pek çoğu hayatımızda yokken, bugün hepsi günlük yaşamın vazgeçilmezleri arasına girdiler. Teknolojinin hızının katlanarak artması her yeni haberde şaşırmamıza neden oluyor. Markram, yapay bir şekilde üretilmiş insan beyni için sadece 10 yıl gerektiğini açıklamıştı. (Bu açıklama 2008'deydi. Yani bu yıl içerisinde bu projeyi bitirebilmeleri gerekiyor)

Oxford’daki teknoloji konferansında bir araya gelen bilim insanları onun açıklamalarıyla şaşkına dönmüştü. Doktorluktan bilgisayar mühendisliğine geçen profesör Henry Markram, ekibinin 2018 yılına kadar dünyanın ilk bilinçli yapay zekasını hayata geçireceğini iddia etmişti ve şimdi ekibiyle birlikte bunun için çalışıyor. 

Bilinçli ve zeki bir yapay beyin oluşturmayı amaçladıklarını söyleyen Markram, bu beynin düşünebilecek, hissedebilecek ve aşık bile olabileceğini söylüyor. Bunları ne kadar başarabilirler orası şüpheli, ancak, en azından böyle bir şeyi denemeleri bile bilim dünyası için çok önemli.

Bu Projeye Mavi Beyin (Blue Brain) adı verilmesinin nedeni, IBM’in gelişmiş karmaşık bilgisayarlarının takma adının Büyük Mavi (Big Blue) olması. Çünkü bir farenin beyninin bir bölümü, bunlardan biri olan BlueGene/ L süperbilgisayarında modellenmiş bulunuyor.

Gerçek Frankenstein deneyi” diye nitelenen, “Mavi beyin” adlı proje için Prof. Markram, şunları söylemişti:

“2018 yılına kadar bilinçli ve zeki yapay beyin yaratmayı amaçlıyoruz. Yaratacağımız beyin, düşünecek, hissedecek ve hatta aşık olacak. Projemize daha şimdiden karşı çıkılıyor ancak bu proje sayesinde insanın öğrenme yetisinin ve zekasının gelişeceği göz ardı edilmemeli.”

Size başka bir yazımda “İçgüdünün Dna İle Aktarılması” konusunu anlatmıştım. (Bkz: Buraya tıklayın) Başka bir yazımda ise hafızanın, beynin belli kayıtlarının aktarılabileceğinden bahsedeceğim. 

Daha daha başka bir yazımda ise klonlamalardan bahsedeceğim. (Klonlama ile ilgili yazıyı çoktan paylaştım. Bkz: Buradan ulaşabilirsiniz.) Sanırım nereye doğru gittiğimizi anladınız…

Başlangıçta Mavi beyin projesinin önündeki en büyük engel, finansal kaynaktı. Ancak İsviçre hükümeti ve IBM şirketi bu çalışmaya destek verdi. Prof. Markram’ın hesabına, milyonlarca Euro adeta aktı. Prof. Markram, “Hedefimize ulaşacağımıza inanıyorum. Bu gerçekleştiğinde, akıllı yapay beyin özellikle tıbbi araştırmalarda kullanılacak” şeklinde iddialı konuşuyordu. Bakalım ne olacak? Eğer bu başarılabilirse kanser, tümör ve birçok hastalığa çareyi bu yapay beyin üzerinden deneme-yanılma yoluyla bulabilirler. Ancak eğer bu yaratılan beyin gerçekten de bir insan kadar “bilinçli” olursa, işte o zaman ahlaki sıkıntılar doğacak ve büyük bir protestoyla karşılaşacağız, şüphesiz.

Şu anda başarılı bir şekilde bir fare beyninin elementlerinin simüle edildiğini açıklayan Markram, işi büyütüp insan beyni üretmek için çok beklememiz gerekmeyeceğini iddia etmişti. Aslında vakit çoktan gelmiş olmalı. Profesör Markram, üretilecek olan sentetik insan beyninin özellikle zihinsel sorunları anlamak konusunda büyük bir aşama olacağını da sözlerini ekledi. Fakat bu konuyla ilgili en büyük sorun Mavi Beyin Projesi olarak adlandırılan çalışmanın gerektirdiği büyük alt yapı. Yapay insan beyninin her bir nöronun ayrı bir bilgisayar tarafından incelenmesi gerektiğini ve bu da çok ciddi bir bilgisayar ağı ihtiyacını ortaya çıkardığını söyledi.

Markham’ın modeli elektronik olarak gerçek bir beynin biyolojik davranışlarını yansıtacak. “Beynin mikrodevresini üretmeyi başardık“ diye konuşan Markham, “Bundan sonra yapacağımız tek şey bu modelin ölçeğini büyütmek“ diyor.

Markram’ın ‘Blue Brain’ (Mavi Beyin) projesi, bilim tarihindeki en olağanüstü çabalardan biri. 47 yaşındaki Güney Afrikalı İsrailli profesör başarılı olursa, bu, ilk kez Mary Shelley’in kaleme aldığı ‘Frankenstein’ romanında hayal edilmiş olan asırlık fantezinin hayata geçirilmesinin eşiğinde olduğumuz anlamına geliyor. Ne ilginç bir tesadüf ki, Frankenstein romanı da halihazırda bu bilimsel uğraşın gerçekleştiği yerin birkaç kilometre uzağında kaleme alınmıştı.

Deneyin başarıya ulaşması halinde felsefi, ahlaki ve etik tartışmaları patlak vermesi ve bu durumun tüm insanları, insanlığın gerçekten ne anlama geldiğiyle yüzleşmek zorunda bırakması bekleniyor.

Markram, “2018’e kadar bunu yapacağız. Çok paraya ihtiyacımız var, ama bunu ayarlıyorum. Dünyada benim kullandığım kaynaklara sahip olan az sayıda bilim insanı var” demişti. Kaçınılmaz olarak Markram’ın yapmaya çalıştığı şeye kuşkuyla bakanlar da var. Ama eleştirenler bile genel olarak Markram’ın bir şey üzerinde çalıştığını ve en önemlisi bunun için kaynağa sahip olduğunu biliyor. Markram’ın Lozan’daki Ecole Polytechnique’teki Brain Mind Enstitüsünde bulunan laboratuvarına on milyonlarca euro’luk fon aktı bile. Sponsorlar arasında İsviçre hükümeti, AB ve bilgisayar devi IBM’in de aralarında bulunduğu özel şirketler bulunuyor.

Markram, yaratmaya çalıştığı yapay zekanın insan beyninin seviyesine ulaşacağında ısrarlı. Ancak dediğinde göre amacı sayısız bilim kurgu filminde gösterilen sadık hizmetkar robotlar yaratmak falan değil. Gerçek robotlara bilgisayarlar aracılığıyla yürüme ve konuşma gibi niteliklerin kazandırabileceğini belirten profesör, son tahlilde bunların bulaşık makinesinden daha zeki olmayacağını belirtiyor ve bu oyuncakları ‘arkaik’ diye niteliyor. Markram, bunun yerine, gerçek bir insan ya da en azından gerçek bir insanın en önemli ve en karmaşık parçası olan zihni olmasını umduğu bir şeyi yaratmaya çalışıyor. Bir beynin yaptıklarını kopya etmeye çalışmak yerine biyolojik olarak beynin kendisiyle işe başlıyor.

Uygulanan Yöntem Nedir?

Beynimiz nöron adı verilen sinir hücreleriyle dolu. Bunlar miniskül elektriksel impulsları kullanarak birbirleriyle iletişim kuruyor. Projede kadavra üzerinde karmaşık kesim işlemlerinin gerçekleştirilmesi suretiyle beyindeki bu sinir hücrelerinin bağlantılarının anlaşılması ve bir bilgisayarda hayata geçirilmesi amaçlanıyor. Yani beynin işlemlerinin kopyasının veritabanı olarak bilgisayara aktarılması planlanıyor.

Proje, ‘gerçek bir beyin modeli yapılırsa, bu modelin gerçek bir beyin gibi hareket etmeye başlaması sağlanabilir‘ düşüncesine dayanıyor. Markram bunun için korkunç bir işkence aletine benzeyen bir makine kullanıyor. Bu makineyle ölü fareye ait beynin en ince parçalarına ayrılması sağlanıyor. Daha sonra bu bağlantıların haritası çıkarılıyor ve bunlar bir bilgisayar kodu haline getiriliyor.

Bu proje başarıya ulaşır mı bilinmez, ama başarıya ulaşması durumunda bilim dünyasında bir çığır açacağı muhakkak. Blue Brain ekibi başarılı olursa, bilim adamları ilk kez insan beyninin anlamlı fiziksel bir modeline sahip olacaklar. Bu aşamada şu soruya yanıt aranacak: “Beynin tüm işlevlerine sahip sanal bir beyin kendi düşüncelerini yaratacak yeteneğe sahip olabilecek mi?”.

Markham bu konuda henüz kesin bir şey söyleyemiyor. Ancak Blue Brain’in kendi kararlarını vermesini bekliyor. Bunun da bilinçin yaratılması anlamına geldiğine işaret eden Markham, “Tüm beyni inşa ettiğimiz zaman, eğer bilinç ortaya çıkarsa, bilinci sistematik olarak inceleme şansını elde edeceğiz“ diyor.

Projeyi yürüten doktorlardan Henry Makram’ın geliştirdiği bir yapay beyin ilk olarak robot farelere takılmış ve robot farelerde normal farelere benzer tepkiler görülmüştü.
Markram, İngiltere’nin Oxford kentinde düzenlenen bir konferansta yaptığı konuşmada sentetik insan beyninin özellikle akıl hastalıklarının tedavisinde kullanılabileceğini söyledi. Ayrıca dünyada yaklaşık iki milyar kişinin beyninde bir tür sorun olduğuna da dikkat çekti. Mavi Beyin Projesi memelilerin beynine ters mühendislik tekniğini uygulamayı amaçlıyor. Markram ve ekibi çalışmalarını özellikle memelilerin beyninde neokorteks olarak bilinen ve işitme ve görmeye ait olan bölge üzerinde yoğunlaştırıyor.

Bu proje başarıya ulaştığı takdirde, insanlar kendi elleriyle bir “şey” yaratmış olacaklar. Buna din adamları ve dünya ne gözle bakacak bilinmez ancak, bilim açısından çok büyük bir gelişme olacağı açık. Klonlama deneyleri, zihin transferi deneyleri, içgüdü kodlama deneyleri, yapay beyin projeleri, çok işlevli robot tasarlama yolunda atılan adımlar bize sanırım bu yüzyıl içerisinde bilimkurgu filmlerinde gördüğümüz türden bir varlık ile karşı karşıya getirebilir. Bahsettiğim ve henüz bahsetmediğim bir çok araştırma ve proje hakkında paylaşımlara devam edeceğim, takipte kalın.
Keyifli okumalar..

NOT: Bu yazı ve diğer yazılarım benden özel izin alınmadan ve kaynak belirtilmeden hiçbir ortamda kullanılamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve paylaşılamaz. Benden özel izin almadan ve kaynak belirtmeden kullandığınız taktirde hakkınızda yasal işlem başlatılacaktır.

Kaynaklar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder